EKONOMİ
EKONOMİ ÜSTÜNE
İktisat alanında düşünürken ve konuşurken sanılmasın ki , biz yabancı sermayesine düşman bulunuyoruz. Hayır, bizim ülkemiz geniştir. Çok çalışmayı ve sermayeyi gereksemekteyiz. Bundan dolayı, kanunlarımıza saygılı olmak koşuluyla yabancı sermayelerine gereken teminatı vermeye her zaman hazırız. İstediğimiz şudur ki, yabancı sermayesi bizim çalışmalarımıza ve sabit servetimize katılsın. Bizim için ve onlar için yararlı sonuçlar versin, ancak eskisi gibi değil. Gerçekten geçmişte, özellikle Tanzimat döneminden sonra yabancı sermayesi, ülkede seçkin bir mevkie sahip oldu. Ve bilimsel anlamıyla diyebiliriz ki, devlet ve hükümet, yabancı sermayesinin jandarmalığından başka bir şey yapmamıştır. Artık, her uygar ülke gibi yeni Türkiye dahi buna baş eğmez. Burasını tutsaklar ülkesi yaptıramaz. 17 Şubat 1923 (İzmir İktisat Kongresi)
Ulusumuz kutladığı zaferden daha büyük bir zafer peşindedir. O zaferin kazanılması, iktisat alanındaki başarılarıyla olacaktır. 30 Ağustos 1924 (Dumlupınar'da Meçhul Şehit için yapılacak Anıt'ın temel atma töreninden)
Efendiler, bu kadar verimli ve güçlü olan yeni hükümetimizin, düşmansız kalacağını varsaymak doğru değildir. Bu güzel temellerin dahi içine kundak koyarak, onu yıkmaya çalışacaklar olacaktır. Onun yaşamına ve mutluluğuna karşı suikastlar düzenlemeye kalkışanlar bulunacaktır. Bütün bunlara karşı en güçlü silahımız, ekonomideki genişlik, sağlamlık ve başarı olacaktır. 17 Şubat 1923 (İzmir İktisat Kongresi)
Çok söz, uzun söz bir şey uğruna söylenir. Doğruyu anlayamayanları doğruya getirmek üzere. Ben, bu evreleri geçirdim. Şimdi, sözden çok iş zamanıdır. Artık, benim için, hepimiz için çok söz söylemeye gerek kalmadı kanısındayım. Bundan sonra, bizim için çalışma, eylem ve yürümek gerektir. 9 Ağustos 1928 (İstanbul Sarayburnu Parkı)
İçine girdiğimiz halk döneminin, ulusal dönemin, ulusal tarihini dahi yazabilmek için kalemlerimiz sabanlar olacaktır. Bence, halk dönemi iktisat dönemi anlamıyla anlatılır. 17 Şubat 1923 (İzmir İktisat Kongresi )
Devletler, şimdiye kadar bize şu ve bu sorunlarda gösterişli yardımlarda bulunuyorlar gibi görünüyorlar; oysa ekonomik tutsaklıkla bizi felce uğratıyorlardı. Öteden beri bize bazı şeyleri vermiş gibi, bizim bazı haklarımızı tanımış gibi durum alırlar, gerçekte ekonomide elimizi kolumuzu bağlarlardı. Bu tutsaklığa katlanan devlet ileri gelenleri hoşnuttu. Çünkü görünüşte azametli bir bağımsızlık sağlamışlardı. Fakat gerçek halde ulusu manen yoksulluk çukuruna atmışlardı. Bunlar ekonomik mahkumiyeti kavrayamamış bedbah hayvanlardı. 16 Mart 1923 (Adana Türkocağı)
Siyasi ve askeri zaferler ne kadar büyük olursa olsun, iktisadi zaferlerle taçlandırılmazlarsa yaşayamaz; az zamanda söner. 17 Şubat 1923 (İzmir İktisat Kongresi )
Ulusları yurtlarında yerleşik duruma getirmenin, ulusça kararlılık vermenin aracı sabandır; saban, kılıç değildir. O, kullanıldıkça güçlenir. 16 Mart 1923 (Adana Türkocağı)
Kılıç kullanan kol yorulur, sonunda kılıcı kınına koyar ve belki o kılıç, o kında küflenmeye, paslanmaya mahküm olur. Ne var ki saban kullanan kol, gün geçtikçe daha çok güçlenir. Daha çok güçlendikçe, daha çok toprağa sahip olur. 17 Şubat 1923 (İzmir İktisat Kongresi )
Bütün istediğimiz şudur ki, bu ülkenin bireyleri elinde tarımın, ticaretin, zanaatın, çalışmanın, yaşayışın örneği olsun. Ve artık, ülke böyle yoksul ve bu ulus böyle aşağılanmış değil, belki ülkemize zengin ülkesi, bu yeni Türkiye'nin adına da çalışanlar ülkesi denilsin. 17 Şubat 1923 (İzmir İktisat Kongresi )
Ulusumuz, çok büyük acılar, yenilgiler, facialar görmüştür. Bütün olanlardan sonra yine bu topraklarda bulunuyorsa bunun salt hikmeti şundandır: Türk çiftçisi, bir eliyle kılıcını kullanırken öbür elindeki sabanla topraktan ayrılmadı. Eğer ulusumuzun çoğunluğu çiftçi olmasaydı biz, bugün yeryüzünde bulunmayacaktık. 16 Mart 1923 (Adana Türkocağı)
"Kılıçla fetihler yapanlar, sabanla fetihler yapanlara yenilmek, sonunda yerlerini bırakmak zorundadırlar. 17 Şubat 1923 (İzmir İktisat Kongresi )
İktisat alanında düşünürken ve konuşurken sanılmasın ki , biz yabancı sermayesine düşman bulunuyoruz. Hayır, bizim ülkemiz geniştir. Çok çalışmayı ve sermayeyi gereksemekteyiz. Bundan dolayı, kanunlarımıza saygılı olmak koşuluyla yabancı sermayelerine gereken teminatı vermeye her zaman hazırız. İstediğimiz şudur ki, yabancı sermayesi bizim çalışmalarımıza ve sabit servetimize katılsın. Bizim için ve onlar için yararlı sonuçlar versin, ancak eskisi gibi değil. Gerçekten geçmişte, özellikle Tanzimat döneminden sonra yabancı sermayesi, ülkede seçkin bir mevkie sahip oldu. Ve bilimsel anlamıyla diyebiliriz ki, devlet ve hükümet, yabancı sermayesinin jandarmalığından başka bir şey yapmamıştır. Artık, her uygar ülke gibi yeni Türkiye dahi buna baş eğmez. Burasını tutsaklar ülkesi yaptıramaz. 17 Şubat 1923 (İzmir İktisat Kongresi)
Ulusumuz kutladığı zaferden daha büyük bir zafer peşindedir. O zaferin kazanılması, iktisat alanındaki başarılarıyla olacaktır. 30 Ağustos 1924 (Dumlupınar'da Meçhul Şehit için yapılacak Anıt'ın temel atma töreninden)
Efendiler, bu kadar verimli ve güçlü olan yeni hükümetimizin, düşmansız kalacağını varsaymak doğru değildir. Bu güzel temellerin dahi içine kundak koyarak, onu yıkmaya çalışacaklar olacaktır. Onun yaşamına ve mutluluğuna karşı suikastlar düzenlemeye kalkışanlar bulunacaktır. Bütün bunlara karşı en güçlü silahımız, ekonomideki genişlik, sağlamlık ve başarı olacaktır. 17 Şubat 1923 (İzmir İktisat Kongresi)
Çok söz, uzun söz bir şey uğruna söylenir. Doğruyu anlayamayanları doğruya getirmek üzere. Ben, bu evreleri geçirdim. Şimdi, sözden çok iş zamanıdır. Artık, benim için, hepimiz için çok söz söylemeye gerek kalmadı kanısındayım. Bundan sonra, bizim için çalışma, eylem ve yürümek gerektir. 9 Ağustos 1928 (İstanbul Sarayburnu Parkı)
İçine girdiğimiz halk döneminin, ulusal dönemin, ulusal tarihini dahi yazabilmek için kalemlerimiz sabanlar olacaktır. Bence, halk dönemi iktisat dönemi anlamıyla anlatılır. 17 Şubat 1923 (İzmir İktisat Kongresi )
Devletler, şimdiye kadar bize şu ve bu sorunlarda gösterişli yardımlarda bulunuyorlar gibi görünüyorlar; oysa ekonomik tutsaklıkla bizi felce uğratıyorlardı. Öteden beri bize bazı şeyleri vermiş gibi, bizim bazı haklarımızı tanımış gibi durum alırlar, gerçekte ekonomide elimizi kolumuzu bağlarlardı. Bu tutsaklığa katlanan devlet ileri gelenleri hoşnuttu. Çünkü görünüşte azametli bir bağımsızlık sağlamışlardı. Fakat gerçek halde ulusu manen yoksulluk çukuruna atmışlardı. Bunlar ekonomik mahkumiyeti kavrayamamış bedbah hayvanlardı. 16 Mart 1923 (Adana Türkocağı)
Siyasi ve askeri zaferler ne kadar büyük olursa olsun, iktisadi zaferlerle taçlandırılmazlarsa yaşayamaz; az zamanda söner. 17 Şubat 1923 (İzmir İktisat Kongresi )
Ulusları yurtlarında yerleşik duruma getirmenin, ulusça kararlılık vermenin aracı sabandır; saban, kılıç değildir. O, kullanıldıkça güçlenir. 16 Mart 1923 (Adana Türkocağı)
Kılıç kullanan kol yorulur, sonunda kılıcı kınına koyar ve belki o kılıç, o kında küflenmeye, paslanmaya mahküm olur. Ne var ki saban kullanan kol, gün geçtikçe daha çok güçlenir. Daha çok güçlendikçe, daha çok toprağa sahip olur. 17 Şubat 1923 (İzmir İktisat Kongresi )
Bütün istediğimiz şudur ki, bu ülkenin bireyleri elinde tarımın, ticaretin, zanaatın, çalışmanın, yaşayışın örneği olsun. Ve artık, ülke böyle yoksul ve bu ulus böyle aşağılanmış değil, belki ülkemize zengin ülkesi, bu yeni Türkiye'nin adına da çalışanlar ülkesi denilsin. 17 Şubat 1923 (İzmir İktisat Kongresi )
Ulusumuz, çok büyük acılar, yenilgiler, facialar görmüştür. Bütün olanlardan sonra yine bu topraklarda bulunuyorsa bunun salt hikmeti şundandır: Türk çiftçisi, bir eliyle kılıcını kullanırken öbür elindeki sabanla topraktan ayrılmadı. Eğer ulusumuzun çoğunluğu çiftçi olmasaydı biz, bugün yeryüzünde bulunmayacaktık. 16 Mart 1923 (Adana Türkocağı)
"Kılıçla fetihler yapanlar, sabanla fetihler yapanlara yenilmek, sonunda yerlerini bırakmak zorundadırlar. 17 Şubat 1923 (İzmir İktisat Kongresi )
tuerkei - 22. Jul, 22:03